Makale
Erdoğan Afrika’da ne arıyor? Davutoğlu neden Bağdat’ta?
Bakmayın siz, “yerli dışarıdanlar”ın baÅŸka iklimlerden, baÅŸkentlerden estirdiÄŸi kötümser ve düÅŸmanca rüzgarlara. Onlar, Türkiye’nin ortak iyiliÄŸinden çok kendi örgütsel ve ideolojik kavgaları, kiÅŸisel çıkarları için bu ülkeyi çoktan gözden çıkardılar.
BaÅŸkalarının kurduÄŸu saatler gibi, tayin edilen zamanda alarm çalarlar, kuru gürültü çıkarırlar, zihin bulandırırlar. Kimlik, idrak yoksunları olarak bu ülke adına yapılan her güzel ÅŸeyi; özveriyi, çabayı, gayreti ve göz yaÅŸartıcı mücadeleyi büyük bir kibirle küçümserler, aÅŸağılarlar, hor görürler.
Onlar, onlarca yıldır bu zihin operasyonlarını, kitlesel mobilizasyonu hep baÅŸkaları için, baÅŸka adresler ve baÅŸkentler için yaptılar. BaÅŸarılı da oldular. Bu baÅŸarı kibirlerine kibir kattı. Kibirlendikçe Türkiye’yi, tarihi, bu milleti, onun duygu ve hassasiyetlerini küçümsemeye, dahası giderek bu deÄŸerlere karşı ön cephede savaÅŸmaya baÅŸladılar.
Son rüya, son kötülük
Ama tarih deÄŸiÅŸti, Türkiye deÄŸiÅŸti, Türkiye toplumu deÄŸiÅŸti, coÄŸrafya ve dünya deÄŸiÅŸti. Onlar hala onlarca yıl öncesinin dürtüleriyle, eski alışkanlıklarıyla, kirlenmiÅŸ ve yozlaÅŸmış baÄŸlantılarıyla duruma vaziyet etmeye çalışıyor, eski güç ve inandırıcılıkta olduklarını sanıyorlar. Oysa imtiyazları, merkezi konumları, rol belirleyici güçleri çoktan yok olup gitti.
Herkes, bütün ülke bunun farkında ama onlar hala aynı rüyayı görmeye devam ediyorlar. GeleceÄŸin Türkiye’sini ÅŸekillendirecekler arasında onların hiçbir yeri olmayacak. Tarih belirleyen, gelecek ÅŸekillendiren kadrolar ve bu kadrolara inanan kitleler için deÄŸersizleÅŸtikçe deÄŸersizleÅŸecekler.
Bu yüzden bugün çıkardıkları sadece kuru gürültüdür, baÅŸkaları adına zihin bulandırmadır, bu ülkeye yapacakları son kötülüktür.
Son yıllarda hangi ülkeye gitsek, kimleri dinlesek bütün dikkatlerin Türkiye üzerinde olduÄŸunu görüyoruz. “Türkiye ne yapmaya çalışıyor, nasıl böyle bir ivme yakaladı, ne tür bir liderlik vizyonu ile hareket ediyor, bu baÅŸarının dinamikleri nelerdir” gibi sorular soruluyor. Devlet adamlarından entelektüellere, ekonomi çevrelerinden medyaya kadar herkes bir ÅŸekilde Türkiye’yi çözmeye çalışıyor.
Türkiye mucizesi ve yeni siyasi dil
Paris’te bir toplantıda CumhurbaÅŸkanlığı Sarayı’nın neden deÄŸiÅŸtirildiÄŸi soruluyorsa, Filipinler'de “Türkiye mucizesi” merak ediliyorsa, Rusya Türkiye’nin eÄŸilimlerini ölçmeye çalışıyorsa, bütün OrtadoÄŸu’da Türkiye etkisi bir ÅŸekilde etkileyici güç oluyorsa, Avrupa BirliÄŸi’nin merkez ülkeleri Türkiye’nin bölgesel nüfuzunu tehdit olarak görmeye baÅŸlıyorsa, Asya-Pasifik’ten Latin Amerika’ya kadar Türkiye’nin seslendirdiÄŸi yeni siyasi dil bir gelecek perspektifi gibi algılanabiliyorsa, hangi baÅŸkente giderseniz gidin Türkiye’nin CumhurbaÅŸkanı ve BaÅŸbakanı olaÄŸanüstü bir dikkatle dinleniyorsa, bu ülkenin siyasi aklı bir çok devlet ve ulusa yol yordam salık verir noktasına geliyorsa ortada yeni olan, alışılmadık olan, güçlü bir irade ve etki var demektir.
Böyle olunca da karşı rüzgarlar çok daha sert esmeye baÅŸlıyor ve böyle de olacaktır. Çünkü her çıkış kendi dostları kadar düÅŸmanlarını da üretecektir. Ä°ÅŸin tabiatı tarih boyunca hep böyle olmuÅŸtur. Dışarıdan estirilen rüzgarları Türkiye içine taşıyanlar, bunu büyük kriz gibi pazarlayanlar, “her ÅŸey mahvoldu, bittik” söylemleri ile gürültü çıkaranlar burada Türkiye’nin yanında deÄŸil, bu gücü ve yükseliÅŸi durdurmak, dize getirmek isteyenlerin yanındadır.
Ekonomik kriz Avrupa’yı vurunca ticaret dengesini OrtadoÄŸu ve komÅŸuları ile kuran, Arap Baharı sonrası bölge üzerine kara bulutlar yönlendirilince bu açığı Afrika ve Asya-Pasifik’le dengeleyen Türkiye, ekonomik ortaklıkları ve arayışlarıyla birlikte siyasi olarak da aynı coÄŸrafyalarda ses getirir ülke oldu.
Evet, Türkiye tehdit ediyor!
Evet, Türkiye tehdit edici bir ülke haline geldi! Söz dinlemeyen, baÅŸkalarının güvenlik ve ekonomik çıkarlarına göre pozisyon almayan, baÄŸlı bulunduÄŸu kurumların dışına taÅŸacak irade gösteren, bir gelecek ve coÄŸrafya tasavvuru geliÅŸtiren, yüz yıl sonra “bu tarih deÄŸiÅŸecek” diye Anadolu’dan bütün coÄŸrafyaya güçlü dalgalar ve itiraz sesleri yayan bir ülke haline geldi. Böyle bir ülke, vesayetçi ülkeler için tehdittir. 21. Yüzyıl'ı kendi çıkarları doÄŸrultusunda ÅŸekillendirirken yeryüzünün Orta kuÅŸağını kaosa çevirenler, kaynaklar üzerinden yaÄŸmacılık yapanlar için tehdittir.
Bu ülke Osmanlı’nın çözülmesinden sonra ilk kez tarihiyle, kültürüyle, kimliÄŸiyle barışarak olaÄŸanüstü bir ruh ve coÅŸku yakalamıştır. Bu coÅŸkuyu, bu ateÅŸi söndürmeye çalışanlar ÅŸimdi hep birlikte ardı ardına operasyonlara, müdahalelere baÅŸladı. Ama ok yaydan çıktı, bunu durduramayacaklar, diz çöktüremeyecekler ve gün gelecek bu bileÄŸi öpmek zorunda kalacaklar.
Ülke ülke, iklim iklim bu sesi yükselteceÄŸiz
CumhurbaÅŸkanı Tayyip ErdoÄŸan, Kuzey Afrika’da, Orta Afrika’da ziyaretler yaparken Afrika’nın on yıl, on beÅŸ yıl içinde nasıl bir güç savaşının içine çekileceÄŸini çok iyi biliyor. ABD varsa, Çin varsa, Fransa ve Ä°ngiltere varsa orada Türkiye de olacaktır. Bu bir lig mücadelesidir ve merkez ülke yaklaşımıdır.
BaÅŸbakan Ahmet DavutoÄŸlu, BaÄŸdat’a ve Erbil’e ziyaretler yaparken sadece PKK meselesi, sadece IŞİD meselesi, sadece BaÄŸdat-Erbil anlaÅŸmazlığı için orada deÄŸildir. Evet, bunlar ciddi sorunlardır ve Türkiye’nin öncelikli meseleleridir. Ama bunların ötesinde yeni OrtadoÄŸu biçimlendirilirken ABD ne kadar etkinse, Ä°ran ne kadar etkinse, Ä°ngiltere ne kadar etkinse Türkiye de o kadar belirleyici olmak zorundadır. Bütün hesapların ötesinde bir coÄŸrafya hesabı vardır ve yüz yıl önce bu hesapların tam merkezindeki ülkenin kenarda kalması düÅŸünülemez. Yüz yıl önce aleyhimize ÅŸekillenen coÄŸrafi statükonun hesabını görmek, yirminci yüzyıl vesayet tarihinin defterini dürmek bizim elimizde. Çünkü bölgeye yol yordam gösterme konusunda en zengin tecrübeye sahip olan biziz.
ErdoÄŸan da DavutoÄŸlu da, bütün kadrolarıyla, ülke ülke, bölge bölge, iklim iklim dolaÅŸacak, bu yeni tarihsel dönüÅŸüme güç kazandıracak, burnumuzun dibindeki meseleler kadar kalbimizin ulaÅŸabildiÄŸi her yere ve meseleye de ilgi duyacak, söz söyleyecek, el uzatacaktır.
1917’de Gazze ve Kut-ul Amare’de ettiÄŸimiz yemin
Unutmayın bu bir iktidar mücadelesi, iç siyasi mücadele deÄŸil, tarihle yüzleÅŸme mücadelesidir. Kendini bulma, kendini keÅŸfetme mücadelesidir. Birinci Dünya Savaşı ve artıklarını zihinlerimizden ve topraklarımızdan temizleme mücadelesidir. Bir meydan okumadır.
O kuru gürültülere, kötümser senaryolara, küçümsemelere, hor görmelere aldırış etmeyin. Onlar yolda bir bir dökülecek, unutulacak ve hatırlanmayacaktır. Hep söylerim; cesur insanlar tarih yapar. Dili sürçmeyenler, dizleri titremeyenler tarih yapar.
Biz, dizleri titremeyen adamların yanında yürümeye devam edeceÄŸiz. Bu yolda yürüdükçe onlarla yürüyeceÄŸiz. Bu, kendimize, ülkemize, coÄŸrafyamıza, 1914’te Çanakkale’de mücadele edenlere, 1917’de Kut-ul Amare’de ÅŸehit olanlara verdiÄŸimiz yemindir...
Gazze’de ÅŸehit olan, cebinde çıkan notta; “Bize Fatiha okumayın, sadece intikamımızı alın” diyen MehmetçiÄŸe verdiÄŸimiz sözdür. Ä°ntikam için deÄŸil, haysiyet için...
YENÄ°ÅžAFAK
Henüz yorum yapılmamış.